2 Temmuz 2019
Hayatımın şimdiye dekki en bilinçli dönemindeyim herhalde, etrafımda ne olup bittiğinin en farkında olduğum dönemden bahsediyorum yani. Hala bilmediğim ve bilebileceğimi düşünmediğim birçok mesele var ama en azından anlamsız, kafamda nereye yerleştireceğimi bilemediğim meseleler değiller artık. İnsan nedir, aile nedir, bir düşünce nedir gibi sorular. Çoğu kimsenin uzun zamandır cevabını aradığı (bir o kadar kişinin de aramadığı) sorular. Bunlar biraz daha oturmuş gibiler içerimde. Galiba yaşla ilgili bir durum. Hayat ilerliyor ve bir şeyler öğreniyoruz.
Hayat ilerliyor hem de öyle bir hızla ki geçen gün hayatımın çok özel bir gecesinin içinde olduğumu fark ettim. Ömrümde ilk defa iş için sabahlamıştım. Çalışmıştık, çalışmıştık... Arada bir dışarı çıkalım demiş plazanın açık alanına geçmiştik. Sigara içmiyorduk o yüzden sade hava solumuştuk. Sonra gece biter gibi olmuştu, sabaha karşı taksiye binmiştim. Taksici mesleğimi sormuştu, avukatım demiştim, tahmin etmiştim demişti. Bir dakika... bir dakika... tahmin etmiştim derken?
Böyle demiş olmam gerekirdi o an yaşadıklarımı düşününce. Duvara çarpmış gibiydim. Artık ben de mi bir avukattım, ben de mi iş için sabahlamış insanlardandım. Metrodaki karınca ordusunda bir çift ayak olmak, öğle yemeklerini franchising zincirlerinde geçirmek yetmezmiş gibi bir de sabahlamıştım yani. İyi de hangi ara gelmiştim bu noktaya?
Bazen bu üst paragraftaki düşüncelerimi eleştiriye tutunca ne kadar da kibirlisin diyesim geliyor kendime. Metrodaki yüzlerce, binlerce insandan farklı olduğumu, biricik olduğumu düşünüyorum belli ki. Bu yüzden bir karınca ordusu ritminde hareket etmek zoruma gidiyor. Franchising zincirlerinin birbirine benzemesi, çıkan yemeklerin birbirine benzemesi, herkesin aynı yerleri tercih etmesi sıradan olduğumu daha da hissettiriyor diye zoruma gidiyor. Belli çerçevelerin dışına taşmak istiyorum ama zaman geçiyor ve sıradanlık her yerimi sarmalamakta. Binlerce yıldır olduğu gibi beni de sarmaşık gibi çevirmiş sıradan olmak ve kıvrandıkça kıvranmaktayım kurtulmak için. Sıradan olmaktan neden hoşlanmadığımsa... çok başka bir mesele. Bir insan neden sıradan olmaktan hoşlanmaz? Bence gecenin sonuna yolculuk ettiğini düşündüğü için. Nereye gittiğinden emin olmadığı için. Zaman ayaklarından tutup sürüklerken içgüdüsel bir şekilde yerde tırnak izlerini bırakmak istediği için. Taksicinin söylediği söz neden beni hüzünlendirdi ki? Çünkü zamanın ayaklarımdan tutup ne kadar da çok sürüklediğini fark ettiğim için.
Zaman en iyi öğretmendir ancak bütün öğrencilerini öldürür demiş birisi. Bunu babamla beraber bir şey izlerken duymuştum, birbirimize bakmıştık sonrasında.
Uzun zamandır yaşadığım yetişkinlik travması beni hayallerimden, ümitlerimden vazgeçirtmez umarım. Çünkü onların güzel olduğunu düşünüyorum... Hayat hakkında büyük bir önermede, kanaatte bulunmaktan imtina ediyorum çünkü insanın hayata dair aslında ne az şey bildiğini hissediyorum. Yine de şu duayı etmek istiyorum: umarım dünyanın beni değiştireceğini, bunun kaçınılmazlığını kabul edenlerden olmam. Bu duanın bile yanlış olduğunu düşüneceğim belki ileride ama zannetmiyorum, şüphecilik etmek istemiyorum. Allah’ım sen eşyanın hakikatine açtır gözümüzü.
Seslerle insanları, mekanları, anıları özleştiriyor insan ve ben de öyle biriyim. Sabahlamamla ilgili nedense aklımda bir şarkı var hep, sözlerinden bir kısmı şöyle:
If I get old, I will not give in
But if I do, remind me of this
Remind me that once I was free
Once I was cool, once I was me
And if I sit down and cross my arms
Hold me up to this song
Knock me out, smash out my brains
But if I do, remind me of this
Remind me that once I was free
Once I was cool, once I was me
And if I sit down and cross my arms
Hold me up to this song
Knock me out, smash out my brains
If I take a chair, and start to talk s—t
(Eğer yaşlanırsam, teslim olmayacağım
Ama eğer olursam, bana bunu hatırlat
Bir zamanlar özgür olduğumu hatırlat
Bir zamanlar havalı olduğumu, kendim olduğumu
Ve eğer oturur da kollarımı bağlarsam
Beni bu şarkıya sar
Yere yık ve beynimi dağıt
Eğer bir sandalye çeker de saçma sapan konuşmaya başlarsam)
Allah’ım sen tüm tekebbürümüzü al üzerimizden.