4 Şubat 2015 Çarşamba

Eğreti Dikiş

Bu yazı siyah defterimde eskiden beridir duruyordu. Bugün buraya da aktarmak istedim.

İşte bu kısacık yazıyı âheste ve şununla birlikte okumanız tavsiye olunur:

www.youtube.com/watch?v=Rapf3g_XvCc

-------------------------

Güvercinler gözlerinden vurulurken Terzi bey, lütfen tekrar duya duya bıktığım şeyleri bir kenara bırakarak söyleyin; kime yüksek bir şahıs diyebilirim bu duruşumla, gençliğimle, kara kalem ruhsatsız aşklarla? Ah Terzi bey, cinnetimin yargılarına ayna tutuyorsunuz, bilmez misiniz? Toplum kısa süren bir hatıra değildir, şimdi ve burada.

Hiç başınıza geldi mi, gelmiştir mutlaka; kararan taşıtlar geçiyor da bileklerimden. Dram diyorlar ve diyorlar ki "İçe kapanık yaradılışınız nedeniyle Cumartesi sinemalarının ön koltukları size ayrılmıştır, hissî davranmayın sadece seyredin".

Sigaram sizi rahatsız ediyor mu? İyi, hem de çok iyi. Bana kalırsa geceden geceye hırsızımı çalıyor hoş bir gölge. Komşularım gülüşüyor. Tarih tutuyor gözlerim ama önce çaylarımızı içelim. Değil öyle kolay vatandaşlık ve tabiat.

Siz ne dersiniz omzumdan başkalarına ve başkalarından da dünyaya uzanan çizgideki kopukluğa? Tuhaf değil mi? Kaybolan oğullarını mürekkepçiler çarşısında "El yazısı çok güzeldi" diyerek arayan anneler kadar, tuhaf.

Ah Terzi bey, nasıl söylemeli? Okul bahçelerinin yüz ölçümlerini alsak, yanına 3-5 kırmızı koysak, işte tam şuraya; yaz yağmurunun sağına solak bir porselen yerleştirsek, gelip geçenler düşürürler mi düşlerini, yalanlarını?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder